Farz Et Ki

Bilmiyorsun,
Adının anlamı yok sözlüklerde
Yazmamışlar böyle ıssız, böyle sahipsiz
Nasıl olunur doğar doğmaz
Nasıl kalınır aç, susuz yıllarca
İçmeden aşk şarabından
Yemişlerinden tatmadan ölümsüzlüğün
Sarhoş bile olmadan, kusmadan içindeki kini
Kusamadan
Susturulmuş, söylenememiş şarkılar
Göz yaşlarını bile biriktirmiş yoksulluktan
Ne olur ne olmaz, duymasınlar, dokunmasınlar

Görmüyorsun,
Ne zaman baksam yüzüne
Saçlarından düşen kır çiçeklerini topladım
Şimdi başımın üstünde
Bir taç gülümseyen gökyüzüne
Aç,
Kalbini aç.

Duymuyorsun,
Kaç kere mırıldandım o hüzünlü ninniyi
Kapında uğuldardı çakallar
Öldürdüm, öldüm
Ruhum oldu doğduğun gün
Besledim, büyüttüm
Ölüydüm

-S.Ö-

Özür Dilerim

– Özür dilerim. Size bir şey sorabilir miyim?

– Hayat neden bu kadar zalim? İnsanlar.. İnsanlar neden bu kadar zalim? Yaşamak neden bu kadar zor ve bu kadar güzel ve vazgeçilmez? Peki insanların birbirlerini anlamamak için bu büyük çabası neden? Karım, karım bana çok kızıyor. Ona istediği gibi bir hayat sunamadığım için. İstediği gibi bir adam olamadığım için. Çocuklarım da bana kızıyor. Onlara elbise, bilgisayar, ayakkabı alamadığım için. Patronum sürekli alaycı bakışlarla beni izleyerek ne kadar işe yaramaz bir adam olduğumu bana hatırlatıyor. O da bana çok kızıyor. Çünkü ona çok para kazandıramadığım için. Dostlarım arkadaşlarım akrabalarım beni adam yerine koymuyorlar. Onlar da bana kızıyor, onların istediği gibi bir adam olmadığım için. Onları yemeğe götürmediğim için, onlara borç vermediğim için, onlara ayak bağı olmadığım için. Devlet, devlet de bana kızıyor. Daha çok vergi veremediğim için. Arada bir “Ne oluyor” diye sorduğum için. Yanlış partiye oy verdiğim için. Biliyor musun? Her tarafım kanıyor, acılar içindeyim. Çürüyorum. Onların istediği gibi bir adam olmak istiyorum ama beceremiyorum. Dostlarıma, akrabalarıma, patronuma, karıma, çocuklarıma üzgünüm diyorum, sizin istediğiniz gibi bir adam olamadığım için üzgünüm diyorum. Duymuyorlar. Dertlerimi anlatıyorum, dinlemiyorlar. Ben, ben. Bana yardım edin diyorum kaçıyorlar, gelin biraz konuşalım diyorum masayı terk ediyorlar. Ölüyorum ben diyorum ne zaman öleceksin diye soruyorlar. Lütfen bana söyler misiniz ne oldu? Bize ne oldu? Eskiden böyle değildi şimdi ne oldu? Neden insanların artık bir takım duygulara ve düşüncelere prim verecek zamanı yok? Neden bu kadar hızla koşuyorlar? Neden bir an bile durup insanın, evrenin anlamı üzerine düşünmüyorlar? Ben acılarımı, sıkıntılarımı, kederlerimi onlara anlatırken neden beni dinlemiyorlar? Benim bu düşlerim, arzularım, hayata dair bu imdat çığlığım neden onlara samimi gelmiyor? Neden, neden.. Neden söyle bana? Ne olur bana yardım et. Yardım et bana.. Lütfen.. Lütfen.. Neden beni bu halimle kabul edip aralarına almıyorlar? Neden beni sevmeleri için sürekli inanmadığım halde onların ilgisini çekip onlarla konuşmak zorundayım? Neden egom olmak zorunda? Neden onların arasında bencil olmak durumundayım? Neden var olabilmek için rekabet etmek zorundayım? Lütfen, lütfen bana yardım et. Bana hayatta yaşamanın sırrını söyle. Bak biliyorsan eğer, bana o yolu göster, lütfen. Çünkü ben artık yalnız yaşamak istemiyorum. Bana hayatta yaşayabilmem için güç ver. Neden ben hayatta yaşamayı beceremiyorum, lütfen bana yardım et.. Lütfen….. Özür dilerim, özür dilerim, beni bağışlayın kendi derdimle sizi üzdüm..

Sema

Benliğim
Hamuru mavilikten yoğrulmuş
Bir bulut tarlası
‘Birdilektut’ yıldızı kayar her gece
Kuşlarımın arasından
Sabaha kalmadan vurulur her biri
Bu yıldırımların ardında gizli
Her ne ise; bilmem, bilmek istemem
Hangi yangından kalmadır
Güzlerimde savrulan küller
Hangi tanrı buyurmuştur
Kendi sonsuz yalnızlığını
Ve kim açmıştır sana koynunu
Göğün fırtınalarından başka
Tüm bebekler ölüdür
Bu topraklarda
Kim kimi doğurur ki karşılıksız
Karanlık geldi yine çattı
Cellatların hepsi benim -için-

S.Ö.

Yalnızız

Sabahlara varamadan bölündü uykularım
Günlerce bir ayak sesi işitilmedi
Evimde
Bir ben vardım, ben dediğim
Bir ben vardım, kendimle
Rüyalarda sayıklayan
Bir ben
Avunurdum hayallerle

Uyandığım kimsesiz yataklarda
Yumdum gözlerimi dünyaya
Yine de durmadı dönmesi
Yine de bitmedi
Nefesim
Kesilmedi
Sesimi duymasalar da
Yine de
Sabahlara kadar yağmurlar yağdı
Sel götürdü gövdemi
Bıraktı
Ortasında boyun eğmişliğin

S.Ö.