Benim Masallarım Sizin Gerçeğinizi Döver

Bir varmış bir yokmuş
Bir mayıs sabahı toparlandığı gibi
Birden yola koyulmuş tüm dünya
Uzaklara doğru bilinmeyen korkularla
Ve bir sandala atlayıp çekip gitmek arzusuyla ‘Buralar’dan
Ama kendi içinde yalanlar barındıran, durmaksızın yenilerini peydahlayan
Öylesine arsız ve riyakâr, öylesine rezil
İki, üç, dört… Milyonlarca!
Ah şu insanoğlunun doğurduğu!
Kelimelerle olmadığı kadar iyiydi rakamlarla
Tanımadığı yüzlerini sıyırırken teninden
Sayar dururdu bir lanet gibi
Beklerken soyunduğu hangisiydi, sabırsızken hangisi?
Özüne işledi mi bir kere iyilikbilmezlik
Olasılıksız birbirinden ayırmak,
Ayrılmak
Sancısını sanrıladığı gölgelerden
Yarasız beresiz

Hiçbirimiz hazır değildik bunları öğrenmeye
Sorsaydınız bilirdiniz
Hakikat neydi?
Belki biraz yakından
Dinleseydiniz ki
Önemlidir dinlemesi
Bilhassa kulakları duymayan bir ağustos böceğinin
Kibrinden boğulurken çıkardığı inlemeleri
“Seni seviyorum” buyurdu
Sefahat imparatorluğundan, hazzın en küçük elçisi

S.Ö.

 

Yorum bırakın